13 Mayıs 2016 Cuma

Hayali arkadaşlar edinmek..

Bilmiyorum acaba bu konu da bana kaç kişi katılacak, ya da kimsenin katılıp katılmaması ne derece önemli.

Belki çok çocukça, belki çok sıradan gelecek bir çok insana fakat benim izleyerek ya da okuyarak edindiğim bir sürü hayali arkadaşım, eşim, dostum var. Durun durun neden bahsettiğimi anlamamış olabilirsiniz hemen detaylandıracağım :)

Bilenler bilir, ne çok sevdiğimi okumayı. Bir de çok sevdiğim bir kaç dizim vardır. Daha önceki bloglarımda da bahsettim tabi.

İlk beşimi açıklıyorum sıkı durun ;

1- Hatırla Sevgili
2- Asmalı Konak
3- Merhamet
4- Çemberimde Gül Oya
5- İkinci Bahar

Bu sıralama ruh halime göre de değişir.

"Amannn nelerden bahsediyor bu kız " dediğinizi duyar gibiyim. Bahsedeceklerim yavan bir dizi izleyecisi yorumlarından ibaret olmayacak, içimde bıraktıkları, yüklediğim anlamlardan dem vuracağım.

Yeni sezondan izlediğim, gözümün çarptığı diziler var tabi ki. Ama sıkı sıkı takip ettiğim bir şey yok açıkçası. Ben bu ilk beşi evir çevir izlemekten daha haz alıyorum ne yalan söyleyeyim.

Mesela çok yeni Asmalı Konak'ı bitirdim. Şuan sanki çok yakın arkadaşım Baharı, aman bir salaklık yapmayayım yanında diyeceğim Sümbül Hanım!ı, aşkına aşık olduğum Seymen'i, her hareketinde bir tane çakasım geldiği beni sinir eden Yaman!ı, mutfakta dedikodularına eşlik ettiğim Dicle'yi, Asya'yı, Hayriye'yi geride bırakmış, vedalaşmışım, uzun bir yolculuğa uğurlamışım gibi hissediyorum.

Bu 5 dizi de beni o kadar içine alır ki , görünmeyen karakterlerden biri oluverir, onların yanında yöresinde dolanır dururum, bitince de bir boşluğa düşerim.

Bu okuduğum kitaplar için de olur, Adı Aylin de ki Aylin ile birlikte o arabanın altında kalmışçasına canımın yanması ondandır.

Buna saçma bir kurguya bağlanmak gözüyle bakanlar da olabilir tabi ki. Ama çok televizyon aşığı olmayan ben, bu kadar yıldır bu kadar dizi film geçiren sektörde bu beş diziye saplanıp kalmışsam birileri bir yerlerde iyi işler çıkarmış demektir.

Ben vazgeçmeyeceğim beni mutlu eden şeyleri yapmaktan. Okumaktan, izlemekten, görünmeyen kahraman olmaktan, onlarla vedalaşıp tekrar buluşmaktan.

Bu garip hayatta, insanın gerçek arkadaşlarının yanında seçtiği hayali ahbapları da olmalı kanımca.

İyi geliyor deneyin derim.

29 Ekim 2014 Çarşamba

Unutursam Fısılda...

Bugün vizyona giren film hakkında bir şeyler karalamak geldi içimden..

Evet yine Çağan Irmak.. Yine Ege... Yine içinize işleyen sahneler...


"Bu adam bu işi biliyor diyorsunuz" filmden çıkarken. Başrollerden biri de Çağan Irmak.


Farah Zeynep'e diyecek çok bir şey bulamıyor insan. Hem çok güzel bulduğum hem artık gerçekten çok iyi iş çıkarıyor diyebildiğim nadir başrol kadınlardan..

Nostalji, aşk, hırs, tutku, kardeşlik konularının naif bir şekilde işlendiğini söyleyebilirim.

Hümeyranın da önünde saygıyla eğilirim efenim.

Gidiniz, izleyiniz azizim. Güzel 2 saat geçireceğinizin garantisini verebilirim.

He bir de filmi kiminle izlediğiniz de önemlidir, benim için önemli en azından. Çocukluk arkadaşım, arkadaştan ötem eşlik etti bugün bana. O sebeple daha bir keyifli oldu benim için. Güzel insanlar, güzel şeyler yaparlar. Güzel insanlar almayı ihmal etmeyin yanınıza :)

28 Nisan 2014 Pazartesi

Tatlı bir kaçamak.. Bozcaada :)

Merhabalar Efendim,

Sevgili ve ben kadar gezmeyi çok seven eşimle kaçamaklarımıza bir yenisini daha ekledik.
Malumunuz 23 Nisan resmi tatili geçtiğimiz Çarşamba günüydü. Perşembe ve Cumayı da yıllık izinlerimizle bağlayınca hiç unutmayacağım ve tekrarını hemen isteyeceğim çok güzel bir tatil yaptık.

Bilenler bilir Ada düşkünlüğümü. Büyükada aşığı ben bu defa bir değişiklik yapıp Bozcaada için kurguladım bu tatili. İnternetten araştırırken özellikle adanın merkezinde olmasını ve adanın ruhunu yansıtan bir yerde kalmayı amaçladım. Keyifli bir yolculuğun ardından Bozcaadaya adım attık. Daha feribottan iner inmez insanın içini saran bir sıcaklığı var adanın. Amacımız kalacağımız yere gidip yerleşip hemen ada sokaklarına atmaktı kendimizi ki öyle de yaptık.


Bozcaada'da eviniz olduğunu düşünün işte orası Aliki Konuk Evi. Ersin Bey yer arama zahmetine girmemize fırsat vermeden sokağın başında güler yüzüyle karşıladı bizi. Sokak adanın en güzel sokağı, ev adanın en güzel evi. Tabi bütün bunlar Ersin Bey, Liz ve Alice ile birlikte olunca daha da güzel oluyor. Kendi evimizdeymişiz gibi geçirdik iki günü. Ersin ve Liz çiftinin içtenliği ,canayakınlığı ve arkadaşlıkları anlatılmaz. Bozcaada'da kesinlikle tek tavsiyem Aliki'dir.

Bu arada 5 yıldızlı otellerin yavan rahatlığına alışmış olanlar buraya gitmesinler. Hem kendilerini hem de Aliki'nin ev sahiplerini üzmemiş olurlar. Mesela sabah kahvaltısında 30 çeşit ürün görmediği için üzüleceklere uygun bir yer değil ne Aliki, ne de Bozcaada.

Renkli pencereler, kapılar, sokaklar… Kaç defa dolaştık aynı sokaklarda inanın bilmiyorum ama her defasında ilk kez geçiyormuşum gibi alamadım gözlerimi. Dönüp dolaşıp Çınar altında soluklandık. Müze mutlaka gezilmesi gereken hatta ilk gidilmesi gereken yerlerden.

Çiçek pastanesinden bahsetmeden olmaz tabi. Dönerken bizde feribot bekleyen her tatilci gibi ellerimizde çiçek pastanesi paketleriyle çınar altında bekliyor bulduk kendimizi.

İlk akşamımızda Adanın merkezinde ara sokaklarda yer alan renkli mi renkli restaurantlardan biri olan Sandal’da yedik yemeğimizi. Eşimde bende bir sürü tatili mekanı gördük amma velakin böyle şeker, böyle güven dolu esnaf görmedik efendim. Sandal’ın menüsü Liz’in güzel ellerinden çıkmış birde.

Bizim tek olumsuz değerlendirdiğimiz durum, İstanbuldaki adalara kıyasla araç olmasıydı adada. Biraz ada görüntüsünü zedeleyen bir durum. Ama zamanla araçları görmez oluyorsunuz zaten.

İlgi, alaka, hoş görü, sıcaklık hepsi ada aşkımla birleşince tadına doyamadığım güzel bir kaçamak oldu.
Herkese tavsiye ediyorum.

Gidin mutlaka, kalın Aliki’de. Çiçek’te damla sakızlı muhallebi ve bademli kurabiyenin tadına bakın. Müzeyi atlamayın aman ha. Rüzgar güllerine gidin. Çınar altında oturun uzun uzun, geleni geçeni seyredin.

Ama mutlaka gidin..









8 Nisan 2014 Salı

Bir Albüm Tavsiyesi :)


Çok fazla yeni çıkan pop şarkıcılarını takip etmesem de ( hepsi birbirine benziyor gibi) bu albüm çok dinlenesi geldi. Özellikle de Ayy ve Her Aşk Bir Gün Biter şarkıları şu günlerde bağımlılık yaptı bende. Ayrıca Ayy şarkısının klibini de çok eğlenceli bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim :) 

Önceden Çok Güzel Hareketler Bunlar' da performans sergileyen ve şu günlerde 3+1 programında yoluna devam eden Oğuzhan Koç'un albümünden bahsetmekteyim. Oğuzhan Koç'u bilen herkes zaten müzikle uğraştığını da biliyordur.

Her şarkıyı Oğuzhan Koç’un besteleyip yine sözlerini de kendi yazdığı albüm 10 şarkıdan oluşuyor. Albümden önce "Giden Günlerim Oldu" ve "Gül ki Sevgilim" şarkılarıyla da dikkatimi çeken Oğuzhan Koç' un bu albümü de gayet güzel.


İyi dinlemeler :)

7 Nisan 2014 Pazartesi

Şuanda ne okuyorum? / Ahmet Ümit- Bab-ı Esrar


Evet ,  Ayşe Kulin’in öyküler içeren Foto Sabah Resimleri isimli kitabının hemen ardından yine çok sevdiğim bir adam’ın kitabını okumaya geçtim. Ahmet Ümit. Çok erken sokmadım Ümit’i hayatıma. Ama neredeyse birkaç kitabı hariç hepsini okudum eserlerinin.

Herhalde birçok kişi gibi ben de bu kitabı Elif Şafak'ın Aşk isimli kitabından sonra okuma fırsatı buldum.  Elif Şafak'ın bir Ahmet Ümit seviyesine gelebilmesi için en az 40 fırın ekmek yemesi lazım. Tabi.. Aşk’ı okuyalı epey zaman oldu esasında , Mevlana - Şems ilişkisine ve yaşanan olaylara ilişkin genel bir tablo canlanmıştı gözümde. Bu kitapla daha da netleşecek gibi görünüyor…

Kitabı okuyun, okutunuz efendim; gayet de güzel bir eser ortaya çıktığından eminim; kendisini de hızlı okutuyor, göz açıp kapayana kadar yarılıyorsunuz  kısa ancak çok bölümden oluşan anlatımı temponun hiç düşmemesini sağlıyor. Eğer kitabın sonunda bu konuda daha da fazla eser okumak isterseniz onların da bir listesi var; daha derin okuma yapmak isteyenler de böylelikle unutulmamış.

Kitabı özetleyecek olursam ;

Bir sigorta şirketinde çalışan Karen Kimya, bir otel yangınını araştırmak için yıllar sonra Konya'ya gelir. Bu Karen için farklı bir yolculuk olacaktır çünkü babası eskiden Konya'da yaşamış bir sufidir. Daha sonra Karen'in annesine aşık olacak, ilahi arayışını bir kenara bırakıp Londra'ya gidecektir. "Kimya" ikinci adını da, Şems'in karısından esinlenen babası vermiştir zaten. Fakat Karen 10 yaşlarındayken babası "İlahi arayış"'ına daha fazla kayıtsız kalamamış ve bu "aşk" için evi terketmiş, Karen ve annesini Londra' da yalnız bırakmıştır. Karen'in babasına olan kızgınlığı bu yolculuğu çok daha ilginç kılmaktadır. Zira Konya' nın herhangi bir sokağı, gördüğü bir cami ya da duyduğu bir söz kolayca babasını hatırlatmaktadır.

Ancak bu yolculuğu ilginç kılan sadece babası ile olan anıları değildir. Aynı zamanda otel yangınının gerçekleri ve karşısına çıkan gizemli bir adam da tüm yolculuğa büyük bir esrar katmıştır. Karen şimdi bir yandan yangın için raporunu yazmaya çalışırken, bir yandan da babasını daha iyi anlamanın derdindedir. Tüm bunların yanı sıra karşısına olur olmaz yerlerde çıkan gizemli adamın kim olduğunu da çözmeye çalışmaktadır.

Gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum J

4 Nisan 2014 Cuma

Dost olabilmek..Dost kalabilmek


Bizim kuşağımızla mı ilgilidir bilinmez karşılaştırma ve kompleks hastalığı yaşıyor günümüz insanları.

Benden daha iyi durumlarda olsun dediğin en özel anlarında yanı başında olduğun arkadaşından sonra bir ““unuttum” ile karşılamamak için daha mı kontrollü olmak gerekiyor acaba?

Zaafları yüzünden arkadaşlığına sahip çıkamayan,savunamayan hatta belki bilerek ve isteyerek seni hayatından uzak tutmaya çalışan.. Daha önce onu kıran insanların bile senden daha kıymetli olduğunu görmen. Ama hiç sesini çıkarmaman ,ara ara sadece üstü kapalı uyarman. Üstelik kaybetme korkusu yüzünden değil, bardağın yılların hatırına damla damla dolmasından…

Ya da her şeyini açık açık paylaştığın her anında yanında tuttuğun arkadaşından günün birin de” ama sen böyleyken bu kadar güzel şeyler yaşıyorsun, ben şöyle şöyleyim neden bu durumdayım” diye içini kusmasını görmemek için ne yapmalı?

Sanırım bazen duymamanın, görmemenin sağırlığını devreye sokmak lazım. Ben yapabiliyorum bunu evet yapabiliyorum. Affetmeyi öğreniyorum.

Gerçek anlamda ki dostlar arasında menfaate yer olmamalı. Geçici kırılma anlarını sürekli hâle getirmemenin tek çaresi yine dostluktan geçiyor. Öyle anlar geliyor ki insan kendine kızıyor kendine kırılıyor. “Dostum artık o arkadaştan ötem “dediğin insana kırılmamak darılmamak zor olsa gerek.


Şükrediyorum ki birlikte büyüdüğüm, ve hayatıma geçte olsa aldığım evet artık arkadaştan öte dediğim insanlar az ama öz insanlar var yanımda. Zamanla elediklerim oldu elbet ama bana kalanlara çok mutluyum. Velhasıl kelam dost olabilmek önemli ama daha mühim olan dost kalabilmek.

Dostlarınızla hep aynı konumda kalmanızı ister, mutlu hafta sonları dilerim :):)



24 Mart 2014 Pazartesi

Dukan Diyeti kurtarıcım olabilir.

Merhabalar efendim,

Yine bir pazartesi klasiği olarak diyete başlamış bulunmaktayım.

Daha önce kısa bir süre denediğim fakat  o zaman ki şartlarda çabuk sıkılıp bıraktığım dukan diyetine tutundum bu defa. 20 kilo gibi bir hedefim var. Dukan amca her ne kadar 16 kilonun yeterli olacağını söylese de. Atak gün sayım 6. Sonrasında seyir 112 , güçlendirme 162. Temmuz ayına 16 kilo vermiş olarak girmem gerekiyor. Bir süredir devam eden klasik diyetim beni sıkmaya başladı ve motivasyonumu düşürdü açıkcası.

Çok sağlıklı olduğunu düşünmesem de, yakın çevremde Dukan ile zayıflamış ve sağlığında hiç bir olumsuzluk olmamış insanlarda olduğu için gözüm kapalı başladım bugün.

Dukan diyeti kurtarıcım olabilir dedim başlıkta, sanmayın ki sadece deneyeceğim. Çok kararlı çok azimliyim.
Hiç bir zaman şişman kategorisinde olmadım ama hiç zayıf kategorisinde de olamadım. Hoş zaten dukan amca bile önerdiği kiloyla çokta zayıf olmamam gerektiğini söylüyor :)

Şans dileyin bana azizim.